Kaynaklara göre, Türk mitolojisinin toplumsal yaşamdaki özgünlüğü, edebi ve sanatsal alanda geçerlidir. Mitolojik anlatımlar, toplumun savaşlarını, barışlarını, inançlarını, karakterini ve sanatındaki ince nüansları ortaya koyar. Sanat eserlerindeki bu unsurlar, halılardaki motiflerde, çanak ve çömleklerde veya mimari eserlerde kendini gösterir. Türk mitolojisi ve destanlarında toplumsal olaylar ve sanatsal ibareler her zaman mevcuttur.
Halılar ve kilimler gibi günlük kullanım araçları, milletlerin tarihini, efsanelerini, destanlarını, kahramanlık öykülerini, inanç sistemlerini, Tanrılarını, insanlarını, masallarını ve söylencelerini bünyesinde barındırarak yaşantısında yer vermiş ve gittikleri her yere taşımışlardır. Bu sanat eserleri, sadece basit bir sosyal faaliyet olmayıp, bir sosyal grubun veya milletin sosyal tarihinin altın sayfalarını dile getiren, bir duygunun, bir sosyo-kültürel hayatın vesikalarıdır. Motifler, figürler, semboller ve şekiller, tarihin belli bir noktasındaki zihniyet ve tutumların ürünleridir.
Dokuma, sadece bir yüzey değil, bir kültürün sessizce örülmüş hafızasıdır.
Prof. Dr. Suhandan Özay Demirkan
Hayvan Motifleri: Türk halılarında sıkça rastlanan hayvan motifleri, Türk kültürünü ve inançlarını yansıtan önemli öğelerdir.
Hayvan üslubunun ortaya çıkışı, dini inanışlar ve Şamanizm gibi dini sistemlere dayanır. Hayvanlar, insanların türediği hayvan-atalar veya hayvan-analar olarak kabul edilmiş, koruyucu ruh olduklarına inanılmış, kalıntılarına saygı gösterilmiştir.
Göçebe toplumların yaşam biçimlerine göre oluşan doğurganlık ve bereketlilik kavramları, doğa ve vahşi yaşam canlılarının kutsanmasıyla ilişkilidir. İç içe yaşadıkları ve mücadele halinde oldukları hayvanlar, koşulların etkisiyle sembolik hale gelip sanatlarına yansımıştır. Avcılık ve hayvancılıkla geçinen insanlar, doğadaki hayvanları yakından izlemiş, onlara hayranlık duymuş ve sembolik anlamlar yüklemişlerdir.
Kurt, Ergenekon, Türeyiş ve Bozkurt Destanları’nda simge haline gelmiş, Türkler için özgürlüğün, gücün ve yol göstericiliğin simgesi olmuştur. Gök Kurt (Gök Böri), Tanrı’nın alameti ve habercisi olarak görülür. Oğuz Kağan Destanı’nda gök bir kurt, Oğuz Kağan’ın ordusuna yol göstererek Tanrısallığın simgesi olmuştur.
Kartal, Avrasya hayvan üslubunda, İslam dünyasında ve Selçuklu sanatında yaygın bir motiftir. İriliği, yırtıcılığı ve görkemli görünüşüyle eski Türklerde sembol, arma ve totem olarak kullanılmıştır. Pazırık kurganından çıkan bir keçe süste kartalın ne derece tanrılaştırılmış ve kutsal olduğu görülür. Şamanist inanışa göre kartal, şamanın koruyucu ruhu olup, şamanların yeryüzüne bir kartal tarafından getirildiğine ve kartalın Tanrı’nın gölgesi olduğuna inanılmıştır.
At, Türk toplumunun vazgeçilmez bir ongunudur. Destanlarda ata verilen değer büyüktür, örneğin “sana at demem, kardaş derim” sözleri geçer. Pazırık halısı gibi eserlerde atlar, kuyrukları kesilmiş veya düğümlenmiş olarak tasvir edilir; bu, Türklerde bir yas alameti olabilir. Dede Korkut Destanı’nda Bamsı Beyrek’in ölümü üzerine atının kuyruğunun kesilmesi bu geleneği yansıtır.
Geyik, Hun ve İskit sanatında önemli bir yere sahiptir. Pazırık halısının bordüründe 24 tane geyik figürü bulunur. Bu geyiklere İran’da da rastlanır ve üzerlerindeki şekiller Türk hayvan üslubuna aittir. 28 adet geyik figürü, Hunlar ve Köktürklerdeki 28 dereceli devlet hiyerarşisini akla getirebilir.
Ejder (Ejderha), Türk mitolojisi ve sanatında büyük yer tutmuştur. Su kaynaklarını, yağmur bulutlarını temsil etmiş. Uygur ve Çin kozmolojisinde doğunun, baharın, gök renginin ve ağacın simgesi olmuştur. Kıpçak Türklerinde aile ocağının koruyucusudur. Ejderha öldürme sahneleri, efsane ve destanlarda kahramanların gücünü ve başarısını temsil eder. Ejder motifiyle birlikte güneş/ayı temsil eden kırmızı küre, bulut, helezon, ağaç, lotus gibi motifler kullanılır. Lotus ve ejderin bir arada kullanılması tanrısal gücü simgeler. Azerbaycan halılarında ejder, tanrısal gücün sembolü olarak işlendiği gibi, Ateşperestlikten gelen kötülük sembolü olarak da işlenmiştir.

Hayvan isimleri, Türk boylarında hanlara ve beylere unvan olarak verilmiştir.
Renklerin Dili: Halılar üzerinde kullanılan renkler sadece renk olarak değil, her zaman bir sembol ve anlam yüklü olarak işlenmiştir. Türk tarihinin en eski dönemlerinden itibaren çeşitli sebepler ve inançlar renklerin kullanımını etkilemiştir. Renkler, doğa, din, estetik, yönler ve Nevruz gibi konularla ilişkilidir ve değişik anlamlar ifade eder.
- Kırmızı (Kızıl/Al): Türklerde güney yönünü gösterir. Mitoloji simgeciliğinde güneşi, savaş Tanrılarını, eril hareket ilkesini, ateşi, hükümdarlığı, aşkı, hazzı, gelin ve evlilikle ilgili hususları ifade eder. Hem olumlu hem olumsuz anlamlar taşır, ancak her iki anlamda da güç, kuvvet, iktidar, şiddet ve yoğunluğun ifadesidir. Eski inanışlarda “al ruhu” veya “al ateş” adlı bir ateş Tanrısı/koruyucu ruhun varlığına işaret edebilir. Heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür. Hakanın otağı ve savaş bayrakları kızıl renkte olmuştur. Marco Polo, Türkmen halılarında kırmızının baskınlığını belirtmiş, bunun kutsallık ve güneşe yakınlık anlamına geldiğini söylemiştir. Kırmızı, gücün, kuvvetin, kendine güvenin, insanlara hâkimiyetin ve yönetme inancının sembolü olarak kabul edilir. Türk halılarında ana renk olması, koruma, kollama ve ısıtma gibi anlamlar taşıdığına işaret edebilir.
- Yeşil (Yaşıl): Türk mitolojisinde hayır ilahı Ülgen’in yedi oğlundan birinin adıdır. Yaşaran, biten, topraktan çıkan şeylerin adıdır ve Yaşıl Kağan’ın bitkilerin yeşerip büyümesini düzenlediğine inanılır. Gençlik, hayat, din, iman, edebiyat simgesidir. Ağaç kültüyle, dünya ağacı ve hayat ağacı kavramlarıyla ilgilidir. Hâkimiyet ve hükümdarlık simgeciliğinden dolayı Türk ordularında (Göktürk, Avar, Gazneli) sancak rengi olmuştur. Genel dünya simgeciliğinde gençliği, umudu, yeniden doğuşu, cenneti, bolluk, başarı ve mutluluğu ifade eder.
- Sarı: Türk inanış ve duygularında iyi bir yer tutmamıştır, yalnızca tabiat ve bahar çiçeklerinde kullanılmıştır. Çin’in imparatorluk rengi ve sarı ejder onların sembolüdür. Cengiz Han İmparatorluğu’ndan sonra Türk-İslam devletlerinde sarı renk yaygınlaşmıştır. Ancak Türk destanlarında sarının iyi kabul edilmediği söylenir. Uçsuz bucaksız ölüm çöllerinin sembolüdür. “Sarılıg” hastalık adıdır, yüzün sararması utanma veya mahcubiyet anlamına gelir. Beş renk arasında merkezi temsil ederek merkez hâkimiyetini ve kudreti ifade edebilir. Turkmens, yerin, arzın merkezini ve Ülgen’in sarayını/tahtını sembolize eden sarı rengi çizme olarak giymişlerdir. Türk kültüründe felaket, kötülük ve hastalığın sembolü olabilir. Dede Korkut’ta “sarı-donlu” Salcan Hatun için kullanılması, zenginlik, kibarlık ve soyluluğu ifade edebilir.
- Mavi (Gök): Türklerde doğu yönünün simgesidir. Gökyüzünün rengi olarak gök unsurunu işaret eden öğelerin simgesidir. Akıl, idrak, sağduyu, iffet, lekesizlik, sadakat, Allah’a hürmet, barış gibi erdemlerin simgesidir. “Gök böri” terimiyle Gök Tanrı’yı simgeler. Demir gibi madenlerle ilişkilidir. “Gök girsin, kızıl çıksın” ifadesi de buna eş değerdir. Türkler mavi renge saygı duymuş ve onu Tanrı’nın rengi gibi kabul etmişlerdir. “Gök” kelimesi yaşamak, yenilenmek, gençleşmek anlamı da verir. Ögel’e göre gök, Tanrı’nın rengi ve sembolüdür, bizi sonsuzluğa bağlayan ululuk ve yüceliğin bir sembolüdür. Ruhlar, cinler ve nazarlarla ilişkilendirilmiş, süs eşyaları ve nazarlıklarda kullanılmıştır. Dede Korkut’ta “karalı gök-lü otağı” ifadesiyle yas ve ölüm sahnelerinde geçer. Manevi yükselişin, temizliğin, Tanrı’ya doğru yücelen ruhların rengidir. “Gök sakallı” ifadesi ermişliğe, ululuğa işaret eder. Soyluluğun simgesi olmasının yanı sıra, yas ve ölüm anlamı yanında yaşamak, yenilenmek, gençleşmek manalarını da içerir.
Pazırık Halısı
Pazırık Halısı, dünyada bilinen en eski halı olup, Altay bölgesindeki V. Pazırık kurganında bulunmuştur. Bu halı, Türk kültürüne ait önemli ipuçları vermektedir. Üzerindeki pars damgası ile at, sığın figürlü, eyer ve pantolonlu süvari resimleri bulunur. At eyerinin Türk buluşu olması ve süvarilerin giyiniş tarzı Türk kültürüne aidiyeti ispatlar. Halının zeminindeki 24 kareye bölünmüş düzen, Asya Hunları’nın 24’lü devlet örgütünü ve Oğuzların 24 boyunu hatırlatır. Halının renkleri kırmızı, küf yeşili ve sarı-kahverengimsidir. Kırmızı zeminin hâkim olduğu bu halının, Türk Nevruz bayramının simgesel renkleri olan kırmızı, sarı ve yeşille özdeşliği olduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, destanlar bir milletin hafızasını, tarihini, inançlarını, duygularını oluşturan zengin hazinelerdir. Halı ve kilimler de, destanlar içerisinde yer bularak, önemli bir kültürel aktarım aracı işlevi görür. Halı-kilimlerdeki her ilmek, nakış, motif, figür, sembol ve şekil, tarihin akışını izleyerek gelmiş, dokuyucusunun ruhundan akan miraslık tarihi vesikalar ve eserlerdir. Bu eserler, hayvan motifleri ve renklerin sembolik anlamları aracılığıyla Türk toplumunun yaşantısını, inançlarını, değer yargılarını ve sanatsal anlayışını derinlemesine yansıtır.